GÜNEŞ TUTULMASININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Pek çok insan, Güneş’in tutulması olayını sadece biraz heyecan uyandıran bir doğa olayı olarak tanımlayıp üzerinden geçer gider. Bazı insanlar da asılsız anlamlar yükleyerek kendilerini ve insanları işin doğrusunu fark etmekten uzaklaştırır. Üzerinde samimi araştırmaya dayalı biçimde düşündüğümüzde ise Güneş tutulması olayının da yine bize faydalı olması için yaratıldığını anlayabiliyoruz. Bu olayın hangi açıdan bizim hizmetimize verildiğini anlatmak için öncelikle şunu ifade edeyim; Güneş Sistemi’ndeki diğer gezegenlerin de pek çok uydusu var, ancak tam Güneş tutulması, sadece bizim gezegenimizde gerçekleşmektedir.
Dört tür Güneş tutulması vardır. Bunlar; parçalı, halkalı, tam ve hibrit tutulmalardır. [1] Tam tutulmayı da kapsayan Hibrit Güneş tutulması, nadiren gerçekleşir. [2] Dünya’nın belli konumundan izleyenler açısından Ay’ın görünen diskinin Güneş’in görünen diskini tamamen kapatmasıyla gerçekleşen ve araştırmalarımızda özellikle istifade ettiğimiz tam Güneş tutulması, özel bir ölçü sebebiyle gerçekleşir.
Yaklaşık 1 milyon 400 bin km olan Güneş’in çapı, Ay’ın çapından yaklaşık 400 kat büyüktür ve aynı zamanda Ay, Dünya’ya Güneş’ten 400 kat daha yakındır. Bu uzaklık ve büyüklükler, Dünya’daki bizlere Güneş’in ve Ay’ın aynı boyutlardaymış gibi görünmesinin sebebi.
Astrofizikçi Dr. Holly R. Gilbert, bir belgesel serisi olan Naked Science’ın, Paskalya Adası’ndaki Güneş tutulması ile ilgili bölümünde şöyle diyor: “Bu, 400 kat daha büyük ve 400 kat daha yakın olma oranı, Ay’ın Güneş’in yüzeyini tamamen kapattığı noktada mükemmel bir durum yaratıyor ve yeryüzünden tam bir Güneş tutulması izlenebiliyor. Güneş sistemindeki tam Güneş tutulması deneyimini yaşayan tek gezegen bizimki…” [3]
Çoğumuzun bildiği üzere, ifade edilen bu 400 kat büyüklük, elbette hacim (kapladığı alan) olarak değil. Mesela Dünya ile Güneş arasındaki çap farkını düşünelim; Güneş’in çapı, Dünya’nın çapından yaklaşık 109 kat büyük. Ama hacmi, Dünya’nın yaklaşık 1300000 katı. Güneş’in içine yaklaşık 1 milyon 300 bin tane Dünya sığabileceğini düşünmek de Ay ile Güneş arasındaki hacim farkının anlaşılması için yeterli olacaktır. Söz konusu 400 kat büyüklük, belirttiğim üzere çap anlamında, konuya yabancı olabilecekler için bu kısa hatırlatmayı yaptıktan sonra devam edelim.
Ay’ın çapı yaklaşık 3474 km [4]
3474 x 400 = 1389600 eder ki bu da Güneş’in çapına yakındır. Yaklaşık 1 milyon 400 bin km olarak ifade edilir.
Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi, Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Selim Osman Selam, Ay ve Güneş tutulmaları ile ilgili hazırladığı ve herkese açık olan ders notunda bu ölçüyü şöyle anlatıyor:
“Ay ve Güneş’in Yer’den izlenen açısal çapları neredeyse birbirine eşit ve ortalama 30 yaydakikasıdır (0.5°).” [5]
İnsanlık bugün, kendisine verilmiş akıl ve imkânlarla teknolojiyi geliştirdi ve Güneş üzerinde çalışmalar yapmak için özel araçlar üretti. Fakat bütün bu teknoloji nimetine rağmen sadece Güneş tutulmasıyla öğrenebildiğimiz çok şey var. Güneş’in tam resminin elde edilebilmesi için bilim insanlarının, tam Güneş tutulmalarının olduğu zamanda ilgili yerde bulunması gerekiyor. Özellikle bu vakitleri takip ederek Güneş üzerinde araştırmalar yapıyorlar. Astronom ve Güneş tutulması araştırmacısı olan profesör
Jay Myron Pasachoff, yukarıda da zikrettiğim “Paskalya Adası’nda Güneş Tutulması” adlı belgeselde şöyle diyor:
“Güneş üzerinde çalışmalar yapmak için harika uzay araçlarımız ve dağların zirvesine kurulmuş gözlem evlerimiz var. Ama hâlâ başka zamanlarda değil, tutulmalarda öğrendiğimiz bir sürü şey var. Güneş’in tam resmini elde etmek için Güneş tutulmalarına gitmek zorundayız.” [6]
Güneş’in tutulması ve böylece göz kamaştıran parlaklığının ortadan kalkmasıyla Güneş hakkındaki önemli gerçekler ortaya çıkıyor. Bilim insanlarının ifade ettiğine göre her gün gördüğümüz Güneş’in, ancak tutulmalar olduğunda çevresinde en iyi şekilde görebildiğimiz bütün bir bölge var. Prof. Pasachoff bu hususu da şöyle açıklıyor:
“Biz onun sıcak yüzeyinin her gün bir sürü ışık yaydığını görüyoruz. Ama bu belirsiz bir atmosfer, ancak dikkatli bir şekilde baktığınızda fark edebilirsiniz. Her gün gördüğümüz Güneş’in çevresinde ancak tutulmalar olduğunda en iyi şekilde görebildiğimiz bütün bir bölge var.” [7]
Bana henüz nasip olmadığı gibi, belki de, bir tam Güneş tutulmasını ve çevreye etkisini doğrudan gözlemlemek sizlere de henüz nasip olmamıştır. Bu yüzden birkaç dakika süren o tam tutulma anı ile ilgili anlatılanları aktarmak istiyorum. Tam tutulma anında bir alaca karanlık, görüş ufkumuzu çevreler ve gündüz vaktinde yıldızlar görünmeye başlar. Ayrıca Güneş’in en üst atmosfer katmanı olan korona, Güneş’in önüne geçen karanlık bir küre olarak algıladığımız Ay’ın etrafında görünmeye başlar. [8]
Güneş Sistemi’nde yalnızca bizim gezegenimizde gerçekleşen tam Güneş tutulmasının, diğer tutulma türlerine göre çok daha önemli olmasının sebeplerinden biri de budur zaten; Güneş’in dış atmosfer tabakalarını görmemize aracı olması. Güneş’in veya herhangi bir yıldızın görülen parlak yüzeyi; ışık yuvarı, ışık küre veya fotosfer olarak adlandırılır. Tam Güneş tutulması sırasında bu parlak katman Ay tarafından birkaç dakika için örtüldüğünde, Güneş’in, normalde göremediğimiz 2 bölgesi görülebilir oluyor. Koronanın parlaklığı, fotosferden ulaşan ışıktan yaklaşık 1 milyon kat daha sönük olduğu için herhangi bir filtreye ihtiyaç duyulmadan kolayca fotoğraflanabilir. [9] Bu sırada yapılan gözlemlerle, özellikle koronanın fiziği ile ilgili önemli bilgiler elde edilir. [10] Prof. Dr. Selim Osman Selam, tam tutulma zamanlarının bu açıdan önemini şöyle anlatıyor:
“Bir tam Güneş tutulması sırasında, Güneş fotosferinin tamamı örtülmektedir ve tutulma dışı zamanlarda görülemeyecek kadar sönük ve dağınık yapıda olan “kromosfer (renkküre)” ve “korona (taçküre)” tabakaları görülebilir hale gelmektedir. Dolayısıyla tam tutulma zamanları, Güneş’in üst atmosfer katmanlarının Yer’den izlenebilmesi için çok önemli fırsatlar sağlamaktadır.” [11]
Bize en yakın yıldız olan Güneş’teki bu bölgeleri görmek ve üzerinde çalışabilmek için tutulmalara giden araştırmacılar, onun bizim için bir astrofizik laboratuvarı özelliğinde olduğunun farkındadırlar. Bir yıldızın yapısını, nasıl enerji ürettiğini detaylı anlamak bu şekilde mümkün olmuş oluyor. Nitekim diğer yıldızlarla ilgili bilgilerin büyük kısmı, Güneş’i incelememiz sonucunda ortaya çıktı. [12]
Uzay fizikçisi Dr. Jerry Goldstein, kendi yıldızımız üzerinde çalışabilme imkânının, evrenin geri kalanını anlamamıza yapacağı katkıyı, “Eğer bir yıldız üzerinde detaylı bir şekilde çalışabilirsek ve onu işleten şeyin ne olduğunu öğrenebilirsek o zaman evrenin geri kalanını anlamamızı sağlayacak bir anahtara sahip oluruz. Çok uzaktaki yıldızlara bakabiliyoruz. Evet, bir sürü bilgi de alabiliyoruz. Çünkü astronomlar müthiş bir iş başardı. Ama bu inanılmaz yıldıza yakından bakabilmek için onun yerine koyabileceğimiz başka hiçbir şey yok.” sözleriyle ifade ediyor. [13] Prof. Dr. Selam’ın, Güneş tutulmalarının bilim insanlarına düzenli rehberlik yapması ile ilgili sözleri de şöyle:
“Güneş tutulmalarının sağladığı en önemli avantaj, Güneş kromosferi ve koronasının, zaman içerisinde gelişen teknoloji ile her seferinde daha detaylı gözlenebilmesine ve sürekli olarak geliştirilen yeni teorilerin denetlenmesine olanak tanımasıdır. 18. yüzyılda başlayan bilimsel amaçlı tutulma gözlemleri, 19. yüzyıl boyunca olgunlaşarak yeni gözlem araçlarının geliştirilmesini ve çok sayıda önemli keşife imza atılmasını sağlamıştır.”
Ayrıca “Tam tutulma gözlemleri, koronanın genel ışınımının iki bileşene sahip olduğunu da ortaya çıkarmıştır.” diyen Prof. Dr. Selam’ın bu konuyla ilgili izahını da çalışmasında bulabilirsiniz. [14]
Güneş’teki manyetik alanlar da çoğu kez bir tam Güneş tutulması sırasında gözlemlendi. Tutulmadan tutulmaya yıldızımızın en dış katmanı olan koronadaki farkları gözlemleyen bilim insanları, tutulmalar arasında kıyas yaparak Güneş’in çapının değişip değişmediğini de tespit ediyorlar. Bilim insanları, tutulma sırasında Ay’ın gölgesinin boyutunu ölçüyorlar, sonra da Ay’ın bilinen boyutu ve Ay ve Güneş’in bilinen mesafesi ile bu bilgiyi bir arada değerlendirerek Güneş’in çapının değişip değişmediğini hesaplıyorlar. Astrofizikçi Dr. Fred Espenak’ın dediği gibi: “Geçmiş yıllardaki tutulmalarla karşılaştırabiliyor ve bu farklı tutulmalar arasında Güneş’in çapının değişip değişmediğini görebiliyorsunuz.” [15]
Güneş tutulmaları incelenerek yapılan en önemli keşiflerden biri de, Ağustos 1868’de Hindistan’dan izlenen tam Güneş tutulmasından yararlanılarak yapıldı. Fransız bilim insanı Pierre Janssen, tam tutulma sırasında Güneş’in atmosferini incelediğinde, daha önce bilinmeyen bir element keşfetti. Daha sonra bu elemente helyum adı verildi. Sonuçta helyum, Dünya’da değil, tam tutulması sırasındaki incelemelerle Güneş’te keşfedildi.
Güneş’in yapısının incelenmesine imkân oluşturması dışında tam Güneş tutulması, çok önemli farklı sonuçları olan gözlemlerin yapılmasına da sebep olmuştur. Genel Görelilik Kuramı ilk kez, tam Güneş tutulması sırasındaki gözlemlere dayanılarak ispatlanmış oldu. Bunu, daha önce aktardıklarımı, tam Güneş tutulmasının Güneş Sistemi’nde sadece bizim gezegenimizde gerçekleştiğini ve bu gerçekleşmenin uzaklıklar ve büyüklükler açısından nasıl bir ölçüye dayandığını bir arada ve özgürce düşünen herkes, eminim ki tam Güneş tutulmasına tanık olmamıza sebep olan bütün şartların, bu incelemeleri kolayca yapmamız için özellikle yaratıldığını kavrayacaktır.
Dr. Fred Espenak, “Einstein izafiyet teorisini geliştirirken bunu sınamanın tek yolunun bir Güneş tutulması süreci olduğunu fark etti.” diyor çünkü teorinin ispatı, doğrudan kütlenin uzay-zamana etkisi ile ilgiliydi. [16]
Cevabı bilinmesi gereken soru şuydu; kütle çekimi ışığı etkiler mi ve bir mercek gibi onu kırar mı? Teori buna “evet” diyordu fakat yıldızların ışığının bükülmesini fark etmemizi sadece Güneş gibi büyük kütleli bir cisim sağlayabilirdi. Üstelik bu gözlemi yapabilmemiz için Güneş’in bu şekilde, tam Ay kadar uzaklıkta ve tam da Ay kadar büyüklükte olan bir cisim tarafından örtülmesi gerekliydi.
Prof. Dr. Selam, Einstein’ın Genel Görelilik Kuramının testi için değerlendirilen tam Güneş tutulmasının önemini şu sözleriyle vurguluyor: “Bilim tarihinde yerini alan en önemli tutulma, Birinci Dünya Savaşı’nın sonuçlanmasının hemen ardından, 29 Mayıs 1919 tarihinde gerçekleşen tam Güneş tutulmasıdır. Alman fizikçi Albert Einstein, 1907 ile 1916 yılları arasında Newton çekim yasasının alternatifi olan “Genel Görelilik Kuramı”nı geliştirerek ortaya atmıştır. Bu kuram, çok büyük kütlelere sahip cisimlerin yakınlarında, uzay (boyut) ve zaman kavramlarının, klasik kurama göre yeniden ele alınmasını gerektirmekteydi.” [17]
Einstein kuramını sunarak, kütle çekim etkisinin uzay-zamanın bükülmesinin sonucu olduğunu öne sürdü. Buna göre, büyük kütleli cisimler uzay-zamanı bükerek, yıldızların ışığının izlediği yolda bir sapma oluşturmalıydı. Güneş’in sağladığı bu eğrilik aslında hep var fakat onun parlaklığı sebebiyle yıldızların ışığını görmemiz ve dolayısıyla yollarının eğrildiğini tespit etmemiz mümkün olmaz. Bu yüzden eğrilik Dünya’dan sadece tam Güneş tutulmasında tespit edilebilir ve ne ölçüde uzay-zamanın büküldüğü belirlenebilir. [18]
Albert Einstein, “İzafiyet Teorisi – Özel ve Genel Görelilik” adlı kitabında bu eğrilmeyi şöyle anlatıyor:
“Genel Görelilik Kuramı’na göre bir çekim alanından geçerken ışığın eğrildiğini ve bu eğrinin bir çekim alanına atılan bir cismin izlediği yola benzediğini 22. bölümde anlatmıştık. Bu kuramın sonucu olarak, bir gök cisminin yakınından geçen bir ışık ışınının cisme doğru eğrildiğini tahmin ederiz.” [19]
Tutulma bilimcileri, 29 Mayıs 1919’da gerçekleşecek tutulmayla, izafiyet teorisini test etmek için gerekli hazırlıkları yaptılar. Araştırma için yapılması planlanan; gözlemlenen belli yıldızların fotoğraflanmaları ve sonra aynı yıldızların tam Güneş tutulması sırasında tekrar fotoğraflanmaları. Eğer teori doğru ise, -Güneş’in kütlesi sebebiyle- yıldızların bize biraz kaymış olarak görünmesi gerekiyordu. Bu, o yıldızları, gerçekte oldukları yerden farklı yerde görmemiz anlamına gelir.
Einstein bu testin yapılma şeklini, nedenleriyle de anlatıyor:
“Bu sonuç, tam bir güneş tutulması sırasında yıldızların yerlerinin fotoğraflarla tespit edilmesiyle araştırılabilir. Tam bir güneş tutulması oluncaya dek beklememizin tek nedeni diğer zamanlarda güneş ışıkları ile atmosferin fazla aydınlatılmasından dolayı güneşe yakın olan yıldızların görünmemesidir.”
“Güneşin yakınındaki yıldızların, güneş tutulması anında fotoğrafı çekilir. Buna ek olarak güneş gökteki durumunu değiştirdiğinde, yani birinciden bir iki ay daha önce ya da daha sonra, aynı yıldızların ikinci bir fotoğrafı çekilir.” [20]
Bu test, Cambridge Üniversitesi astronomlarından Arthur Eddington’un liderliğinde, Brezilya ve Principe Adası’na tutulmanın fotoğrafını çekmek için giden iki ayrı grup tarafından yapılmıştı. [21] Tabi gözlemlerle ilgili sonuçlar, aylar sonra netleşti ve açıklandı. Sonuç olarak Genel Görelilik Kuramı, ilk kez tam Güneş tutulmasına dayanarak deneysel yoldan ispatlanmış oldu.
Fizik Yüksek Mühendisi, Üst Atmosfer ve Uzay Fiziği Uzmanı Taşkın Tuna, gözlemlerin doğruladığı bu olayı, kitabında şöyle anlatıyor:
“Güneş’ten çok uzaktaki yıldızlardan gelen ışınlar, Güneş’in çekim kuvvetinin etkisiyle oluşan ‘çukura’ düşüyor ve sonra yollarına eğri bir doğrultuda devam ederek Dünya’ya ulaşıyordu. Buradan şu ilginç sonuç çıkıyordu:
Yıldızlar, gerçek olarak bulundukları yere göre değil, yön değiştiren ışığın uzantısına göre bir görüntü verirler. Güneş, yıldızlardan gelen ışığı kendine doğru çekerek büker ve bu çukurdan çıkan ışınlar, bize yıldızın gerçek yerinden daha farklı bir konumdaki görüntüsünü verirler.” [22]
Einstein ise sonuçları şöyle ifade etti:
“Güneş tutulması sırasında çekilen yıldız fotoğrafları ile diğer fotoğraflar arasındaki farklılığın bir milimetrenin yüzde biri kadar olması bekleniyordu. Böylece fotoğrafların çekilmesinde ve bunların üstünde yapılan ölçümlerde büyük bir titizlik gösterilmesi gerekiyordu. Ölçmelerin sonuçları, kuramı tamamen tatmin edici bir şekilde doğruladı.” [23]
Böylece evrenin yapısıyla ilgili büyük bir gerçek ortaya çıkmış oldu ki bu, bilim dünyasını ve hatta hayatımızı değiştirdi. İzafiyetin ispatı; kara delikler konusundaki anlayışımızı, Mars üzerine araç indirme yöntemimizi etkilediği gibi, kullandığımız GPS (Global Positioning System; Küresel Konumlama Sistemi) de izafiyeti bilmemiz sebebiyle işlemektedir. GPS, izafiyetin etkisi dikkate alınmadan kesinlikle çalışmaz. [24]
Çünkü evrendeki her maddenin olduğu gibi, Dünya’nın da bir kütlesi vardır ve kütlesi ölçüsünde uzay-zamanı büker. Kütlenin uzay-zamanı büktüğü gerçeği anlaşılmadan ve gerekli hesaplamalara göre düzenleme yapılmadan GPS olmaz. Araba ile yolculuk yapıp GPS’den istifade ederek gitmek istediğimiz yere ulaşmamıza aslında, bir tam Güneş tutulması da vesile olmuş olur diyebiliriz. Tabi ayrıca uydular sürekli hızla gittikleri için de zamanları bize göre farklı akar, hızın zaman üzerindeki etkisi de hesaba katılmalı ve düzenlemelere dahil edilmeli ki sistem doğru işleyebilsin. GPS’in faydası elbette sadece Dünya üzerinde yolculuk yapmakla sınırlı olmadığı gibi, kütlenin uzay-zamanı büktüğünün ispatı da elbette fayda olarak sadece GPS’i getirmedi.
Güneş tutulmasını inceleyerek öğrendiğimiz bilgilerle teknolojiyi ve evrene bakışımızı geliştirdiğimiz gibi, hem Dünya’dan, hem de Dünya’nın dışından yaptığımız uzay araştırmalarında büyük hız kazandık. Keşfedilen bir gerçeğin, teknolojinin gelişmesine nasıl katkı sağladığını sanırım en iyi bilenler bilim insanları ve o teknolojiyi geliştiren uzmanlardır. Bu konuyu, sadece ve doğrudan maddi kâr hedefleyen insanlara anlatmak genelde biraz zor oluyor. Ayrıca bilim insanları bugün Güneş üzerinde araştırma yapmak için, Güneş tutulmasını uzay araçlarıyla -Dünya’nın dışında- taklit etmeye çalışıyor. Bu, Dünya’nın dışında mümkün olabilmektedir, çünkü atmosferin olmadığı bir ortamda Güneş’in önüne getirilen küçük bir cisimle benzer sonuca ulaşılabilir ve böylece Güneş’in dış kısımları incelenebilir.
Ama insanlık bu araştırmaları ve izafiyet teorisinin ispatını yapmak için bu zamanı beklemeye ihtiyaç duymadığı gibi, Dünya’nın dışına çıkmaya da mecbur olmadı. Çünkü Güneş Sistemi’nde hiçbir gezegende olmayan bir nimete; tam Güneş tutulması nimetine zaten sahibiz. Ayrıca bu yazı boyunca saydığım her bir keşfin, bizlere nasıl basamaklar oluşturduğunu da inceleyebiliriz. Sonuçta, Dünya’dan izlenen Güneş tutulması ile kütlenin uzay-zamanı büktüğünün ispatı 1 asır önce yapıldı. Güneş biliminin tamamıyla Dünya’nın dışından yönetilmesini sadece giderler bile imkânsız kılıyor. Ve bu yüzden bu araştırmaları sadece Dünya’nın dışına çıkabilenler yapmıyor, çok daha kolay şekilde Dünya’nın farklı yerlerinden pek çok bilim insanı bu çalışmaya istediği gibi katılabilmektedir.
Bunların üzerinde düşünülmeli. Allah, gökte yarattığı bu oluşumu bir bilgi edinme aracı olarak bizlere nimet kılmıştır, ayetlerde buyurduğu gibi;
“Görmüyor musunuz ki, şüphesiz Allah, göklerde ve yerde olanları emrinize amade kılmış, açık ve gizli üzerinizdeki nimetlerini genişletip-tamamlamıştır. (Buna rağmen) İnsanlardan öyleleri vardır ki, hiçbir bilgiye dayanmadan, bir yol gösterici ve aydınlatıcı bir kitap olmadan Allah hakkında mücadele edip durur.” (Lokman Suresi, 20) [25]
“Kendinden (bir nimet olarak) göklerde ve yerde olanların tümüne sizin için boyun eğdirdi. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir topluluk için gerçekten ayetler (deliller) vardır.” (Casiye Suresi, 13) [26]
Onur Mustafa Ezber
Kaynaklar:
[1] NASA, Eclipse Web Site, Five Millennium Catalog of Solar Eclipses, Introduction, https://eclipse.gsfc.nasa.gov/SEcat5/SEcatalog.html (Erişim tarihi: 24 Mayıs 2019)
[2] Ankara Üniversitesi, Fen Fakültesi, Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Özgür BAŞTÜRK, 3 Kasım 2013 Hibrit Güneş Tutulması, http://rasathane.ankara.edu.tr/files/2013/10/3_kasim_hibrit_gunes_tutulmasi_web.pdf (Erişim tarihi: 24 Mayıs 2019)
[3] BENDER Mark (Yön.), Paskalya Adası’nda Güneş Tutulması (Easter Island Eclipse), Naked Science, 1080 Entertainment, National Geographic Channel, ABD, 2010, 8. dakika
[4] NASA, Jet Propulsion Laboratory, California Institute of Technology, https://photojournal.jpl.nasa.gov/catalog/PIA14011 (Erişim tarihi: 26 Mayıs 2019)
[5] Prof. Dr. Selim O. SELAM, Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü, AST412, AY ve GÜNEŞ TUTULMALARI DERS NOTU, Ankara, 2007, s.22, https://acikders.ankara.edu.tr/pluginfile.php/50214/mod_resource/content/1/AST412_DersNotu_19-25.pdf (Erişim tarihi: 24 Mayıs 2019)
[6] Adı geçen belgesel (detayları 3 numaralı kaynakta), 5. dakika
[7] Adı geçen belgesel, 9. dakika
[8] EarthSky, Are solar eclipses more common than lunar eclipses?, March 7, 2016,https://earthsky.org/space/are-lunar-eclipses-more-common-than-solar-eclipses (Erişim tarihi: 24 Mayıs 2019)
[9] TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi (TUG), Güneş Tutulması Konulu Deneyler, Gözlemler, http://www.tug.tubitak.gov.tr/etkinlikler/tutulma/turkish/tutulma_deney_gozlem/tutulma_deney_gozlem.html (Erişim tarihi: 24 Mayıs 2019)
[10] TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi (TUG), Güneş Tutulması, http://www.tug.tubitak.gov.tr/etkinlikler/tutulma/turkish/gunes_tutulmasi/gunes_tutulmasi.html (Erişim tarihi: 24 Mayıs 2019)
[11] Selim Osman SELAM, AY ve GÜNEŞ TUTULMALARI DERS NOTU, s.23, https://acikders.ankara.edu.tr/pluginfile.php/50214/mod_resource/content/1/AST412_DersNotu_19-25.pdf (Erişim tarihi: 24 Mayıs 2019)
[12] TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi (TUG), Güneş Tutulması Konulu Deneyler, Gözlemler, http://www.tug.tubitak.gov.tr/etkinlikler/tutulma/turkish/tutulma_deney_gozlem/tutulma_deney_gozlem.html (Erişim tarihi: 24 Mayıs 2019)
[13] “Easter Island Eclipse” adlı belgesel (detayları 3 numaralı kaynakta), 44. dakika
[14] Selim Osman SELAM, AY ve GÜNEŞ TUTULMALARI DERS NOTU, s.51 ve s.54, https://acikders.ankara.edu.tr/pluginfile.php/50221/mod_resource/content/1/AST412_DersNotu_50-54.pdf (Erişim tarihi: 24 Mayıs 2019)
[15] “Easter Island Eclipse” adlı belgesel (detayları 3 numaralı kaynakta), 33. dakika
[16] Adı geçen belgesel, 34. dakika
[17] Selim Osman SELAM, AY ve GÜNEŞ TUTULMALARI DERS NOTU, s.48, https://acikders.ankara.edu.tr/pluginfile.php/50220/mod_resource/content/1/AST412_DersNotu_48-50.pdf (Erişim tarihi: 24 Mayıs 2019)
[18] Bilim ve Teknik, Mart 2016 (580. sayı) eki, Göreliliğin Etkisi, http://www.bilimteknik.tubitak.gov.tr/sites/default/files/posterler/goreliligin_etkisi.pdf (Erişim tarihi: 24 Mayıs 2019)
[19] Albert Einstein, İzafiyet Teorisi – Özel ve Genel Görelilik, İngilizceden çeviren: Gülen Aktaş, Say Yayınları, 15. Baskı, s.116
[20] a.g.e., s.117
[21] Selim Osman SELAM, AY ve GÜNEŞ TUTULMALARI DERS NOTU, s.48, https://acikders.ankara.edu.tr/pluginfile.php/50220/mod_resource/content/1/AST412_DersNotu_48-50.pdf (Erişim tarihi: 24 Mayıs 2019)
[22] Taşkın Tuna, ‘Ol Dedi Oldu – 1’, Şule Yayınları, 23. Baskı, ss. 248-249
[23] Einstein, a.g.e., ss.117-118
[24] Adı geçen belgesel, 35. Dakika
[25] http://www.kuranmeali.com/AyetKarsilastirma.php?sure=31&ayet=20 (Erişim tarihi: 24 Mayıs 2019)
[26] http://www.kuranmeali.com/AyetKarsilastirma.php?sure=45&ayet=13 (Erişim tarihi: 24 Mayıs 2019)