• Düşünce,  Müzik,  Sanat

    Müziği Kutsamak ile Müziği Doğru Değerlendirmek Arasındaki Fark

    132 kere okundu


    Müziğin Negatif Amaçla Kullanımı, Öfke ve Şiddet Duygularını Uyandırma Eğiliminin de Olması ve Saldırmadaki Etkisi

    Daha önce müziğin tek başına -ifademle- “nötr” oluşuna, yani iyi veya kötü amaçla da kullanılabilme potansiyeli olduğuna vurgu yapmıştım. Bir araç olan müziğin, bu yüzden tek başına “iyiliğe” veya “kötülüğe” sevk etmesinden söz edilemez. Hangi amaçla, hangi araçla, hangi ortamda kullanıldığına/üretildiğine ve arkasında var olan fikre göre bir hizmette bulunur müzik. Onu dinleyen bilinçlerdeki -önceden mevcut veya müzikle aktarılan- fikir ne ise, müzik o fikri pekiştirip destekler. İyi şeylere hizmet etmek için doğru kabullere, doğru fikirlere, doğru araçlara muhtaçtır. Bu durum, diğer sanat dalları için de geçerli.

     Müziğin, iyilik/güzellik için bunlara muhtaç oluşunun önemli delili, öfke ve şiddeti uyandırabilme yeteneğinin de olması ve ayrıca savaşlarda da bu amaçla kullanılmış olmasıdır. Bu yazıda, pek çok değerli bilgiyi barındıran bazı makalelerden kısa alıntılar yaparak konuyu özetleyeceğim.

     Adnan Menderes Üniversitesi, Devlet Konservatuvarı, Geleneksel Türk Müziği Bölümü’nden Doç. Dr. Mustafa Oner UZUN ve Dr. Öğr. Üyesi Hülya UZUN’un hazırladığı “Müzikte Şiddet-Şiddette Müzik” başlıklı makalede, müziğin bazı etkileriyle ilgili olarak şunlar belirtiliyor:

     “Müzik insan beyninde sevgi, öfke, korku, coşku vb. duyguların yönetildiği yer olan limbik sistemi harekete geçirmede önemli bir işleve sahiptir.”

     “Müzik; sevgi, coşku, merhamet gibi olumlu davranışlara kaynaklık ettiği gibi; öfke, korku, kaygı vb. olumsuz davranışlara da kaynaklık etmektedir.”

     “Savaşlarda şiddetin arka plan müziği olarak kabul edebileceğimiz marşlar, karşı tarafa yani düşmana saldırma, yok etme veya saldırılara karşı korunmayı pekiştirici de olabilmektedir.”

     “Müziğin şiddeti içermesinin ve şiddet için bir araç olarak kullanılmasının altında yatan sosyolojik, psikolojik ve sosyo-kültürel etkenlerin neler olduğunun tespiti ve önlenebilme, ya da daha aza indirgenebilme olasılığının, disiplinlerarası çalışmalar ile ortaya konulması önerilmektedir.” [1]

     Bir Antik Yunan enstrümanının kullanım amacının incelendiği bir makalede ise müziğin savaştaki etkisi şöyle ifade ediliyor:

     “Müziğin etkilerinin kanıtlanmış olmasıyla birlikte antik dönem toplumları için şunları söyleyebiliriz. Müzik dinletisiyle savaşa gitmeleri esnasında öfke, coşku ve heyecan duygularını harekete geçirmesinin yanında geçmiş yıllarda yaşamış oldukları askerî sıkıntıları da bu duygulara eklemeleriyle, askerlerin rakiplerine korkusuzca saldırmalarını bekleyebiliriz.” [2]

     Aynı çalışmada müzik-duygu araştırmalarının ulaştırdığı sonuç, şu netlikle belirtiliyor:

     “Günümüzde müzik ve duygu konulu yapılan araştırmalar, müziğin insanlarda var olan şiddet duygusunu uyandırma eğilimine de sahip olduğu sonucuna ulaşmıştır.”

     Bireylerin gündelik yaşamda dinlemeyi tercih ettikleri müziğin, öfkelerine ve psikolojik durumları üzerine etkisinin olup olmadığının saptanmaya çalışıldığı, çok detaylı ve değerli verilerin açıklandığı bir çalışmadan ortaya çıkan sonuçların bu yazıyı ilgilendiren özeti de şu şekilde:

     “Müziğin insanlar üzerine olumlu ve olumsuz etkiler oluşturma özelliğinin olduğu araştırma sonucunda görülmüştür.” [3]


    Müziği ve Diğer Sanatları Kutsamanın Sonuçları Ne Olur?

    Müzik ve tabii ki diğer bütün sanat dalları her amaçla kullanılmaya müsait bir özgürlüğe, serbestliğe sahiptirler. Bu, iyi sonuçlanacak şekilde kullanımlarını mümkün kıldığı gibi, topluma zarar verebilecek şekilde kullanımlarını da mümkün kılmaktadır. Bütün bu aktarılan bilimsel ve mantığın ulaştırdığı sonuçlara göre müzik ve diğer sanat dallarıyla üretilen eserleri tamamıyla onaylamak, sağlıklı, temiz ve iyi bir toplumun olmasını hedefleyenlerin yapamayacağı bir şeydir. Müzik ve diğer sanat dallarını kutsamak, yüzeysel ve akıl dışı bir davranıştır.

     Müziği ve diğer sanatları doğru yönlendirilmeye muhtaç birer araç olarak görmek yerine onları kutsamanın ardındaki psikoloji ayrıca incelenebilir, fakat bunun nasıl felaketleri doğuracağı ortadadır. Bu araçları “her şeyin çözümü” gibi sunmak, hem düşünme eksikliğinin bir sonucudur, hem de insanları düşünülmesi gereken önemli gerçeklerden “şirin” bir görünümle uzak tutma niyeti taşımaktadır. Muhtemelen bu tip insanlar sahip oldukları ideoloji sebebiyle, bir araç olan sanatı, zihinlerin yönelmesi gereken esas ve büyük meselelerin yerine koymaya çalışarak -ki bunlar aslında sanatı da kapsar- akılları bu hususlara kapatmaya çalışmaktadır.

    Doğru değerlendirmek yerine, sanatı kutsama konusunda ısrar edecek olanların, birçok sanat eserini dışlayan bir biçimde yeni bir müzik ve sanat tanımı yapması gerekir. Çünkü ancak bu tanımı yaparlarsa zalimlikten belki kurtulabilirler. Fakat bu tanımı yapmaları durumunda da kendi kafalarına göre birçok eseri “sanat dışı” olarak etiketlemiş olacaklardır ki kendilerine “kime sordunuz da dışladınız?” şeklinde haklı bir soru yöneltilir. Özetle bu durum, tuhaf felsefi çelişkiler doğurur.

    Bu yüzden hep daha çok düşünmek ve ondan sonra konuşmak gerekli diyorum. Çelişkiye ve gülünç duruma düşmemek ve topluma gerçekten faydalı olmak için de ciddi düşünmeye ihtiyacımız var.

    Onur Mustafa Ezber


    Kaynaklar:

    [1] UZUN, M. O., & UZUN, Ö. Ü. H. MÜZİKTE ŞİDDET-ŞİDDETTE MÜZİK Öz.

    [2] İkibeş, S. (2021). ANTİK HELEN ENSTRÜMANI AULOS VE ONUN ASKERİ ACIDAN İNCELENMESİ. Balkan Müzik ve Sanat Dergisi3(1), 73-88.

    [3] Sezer, F. (2011). Öfke ve psikolojik belirtiler üzerine müziğin etkisi. Uluslararası insan bilimleri dergisi8(1), 1472-1493.



  • Bilimsel Araştırma

    BİLİMİN İNSANLARA FAYDALI OLMASINI SAĞLAYAN, BİLİMİN KENDİSİ DEĞİLDİR

    1.278 kere okundu



    Bilim, bize ahlaki konularda rehberlik sağlamaz. Doğa bilimleriyle ilgilenerek atomun nasıl parçalanacağını öğrenebiliriz. Ama doğa bilimleri bize “şimdi bu bilgilerden yararlanarak bir bomba yapıp o bombayı Hiroşima ve Nagazaki’deki masum insanların üzerine atmayın” demez.

    Veya bilim bize, “daha verimli ve net bilimsel sonuçlar elde etmek için Hitler Almanyası’nda Doktor Josef Mengele’nin yaptığı gibi insanlar üzerinde korkunç tıbbî deneyler yapmayın” demez.

    Doktor Josef Mengele’nin insanlar üzerinde yaptığı korkunç deneyler, bilim adına müthiş bir ilerleme olarak görülüyordu. Çünkü deneyler doğrudan insanlar üzerinde yapılıyordu. Bilimin dışında güvenilir bir bilgi kaynağı olmadığını ve insanlığı geliştirecek olanın sadece bilim olduğunu düşünen biri, elbette bu deneyleri insanlığın gelişmesi için çok yararlı bulacaktır.

    Hatta bugün, Doktor Mengele’nin deneylerinin, nelere faydalı olduğunu anlatanlar mevcut. Bu zihniyete sahip olanlar, insanlık için elbette büyük bir tehlikedir.

    Doktor Mengele, ekibiyle, deneyleri için işe yarayacağını düşündüğü insanları seçiyor, diğerlerini ise gaz odalarında öldürülmeye gönderiyordu. Dr. Mengele’nin ve diğer doktorların deneylerinde binlerce insan vahşice öldürüldü ve ciddi şekilde sakat bırakıldı. Burada, en azından bilgi amacıyla çok ağır olmayan bazı fotoğrafları görebilirsiniz; https://encyclopedia.ushmm.org/content/tr/gallery/nazi-medical-experiments-photographs

    Dr. Mengele, özellikle ikizler üzerinde çalışmaya önem veriyordu. İkizlerden birinin kanını ve organlarını diğerine naklettiği ve bazılarını öldürerek iç organlarını detaylı şekilde incelediği bilinmektedir.

    Göz renginin kalıtsal olarak değiştirilip değiştirilmeyeceğini ölçmek için esirlerin gözleri üzerinde acı verici işlemler yaptı. O insanların büyük kısmı elbette kör oldu. Deneyde artık işe yaramayacağını düşündüklerini zaten gaz odalarında ölüme gönderiyorlardı.

    İnsanların basınca ne kadar dayanabileceğini ölçmek için denek olarak kullandıkları insanları basınç odasına sokuyor ve iç organları patlayana kadar basınç uyguluyorlardı.

    İnsanların soğuğa ne kadar dayanabileceğini ölçmek için içi buz dolu küvete sokuyorlar ve ölene kadar bekletiyorlardı. Deneyi yapan doktorlar, bütün sonuçları titizlikle kaydediyordu.

    Çocuklara ciddi hastalıkların mikroplarını enjekte ederek ne kadar dayanabileceklerini ölçtüler. Yaptıkları araştırmaların sonuçlarını diğer bilim insanlarına da gönderdiler.

    Deneylerinde binlerce insan vahşice öldürüldü veya ciddi şekilde sakat bırakıldı. Bu korkunç deneylerin tamamını, detaylarını ve sağ kurtulan çocukların anlattıklarını burada aktarmayacağım dileyenler araştırabilir.

    ***

    Bilimsel bilgilerden yararlanılarak üretilen ilaçlar, bilimsel bilgilerden yararlanılarak üretilen binbir çeşit silahı görmemize engel olan at gözlüğü işlevi görmemeli. İlaç, bize faydalı olmasını istediğimiz bir şey, yapılanları göremeyecek kadar şuursuzlaştıran bir şey değil.

    Bilimi tek başına gelişmenin kaynağı olarak görmek, bilimsel bilgilerden yararlanılarak silah üretilmesini de gelişmenin parçası olarak görmektir. Bilimden istifade edilerek üretilen ilacı sana satıyor olmaları, yine bilimden istifade edilerek üretilen kimyasal silahı diğer bir insanın öldürülmesi için karşı tarafa satmalarına engel olmuyor.

    Bilim yaptıktan sonra geliştirilen teknolojiyle insanlığın bir bölümüne (maddi imkanı olanlara, sömürülmeyenlere) fayda sağlandı, fakat dikkat ederseniz insanlığın daha büyük bölümüne ve hatta diğer canlılara ise büyük acılar ve yıkım getirdi. 1. ve 2. Dünya Savaşı su tabancasıyla yapılmamıştı.

    Teknoloji, teknolojiyle öldürülmediğin ve sömürülmediğin kadar istifade ettiğin bir şey. Şu anda, zengin ile fakirin hayatı arasında, daha fazla fark oluşturan bir şey.

    İnsanlara acı ve yıkım getirecek zararlı üretimlerin yapılmamasını ancak din emreder, bilim değil.

    Bilim aracılığıyla sahip olduğumuz şey, bilgidir; doğayla ilgili bilgi. Öğrenilen bilgilerin ve bu bilinenlerle yapılacak üretimlerin insanlara zarar vermeyecek şekilde yönlendirilmesini emreden, dindir (İslam). Masum insanlara zarar vermeyi yasaklayan, yardımlaşmayı ve iyiliği emreden her Kur’an ayeti, Müslümanları, insanlığa sadece zararsız üretim yapmaya mecbur eder.

    “İşte bu yüzdendir ki İsrailoğulları’na şöyle yazmıştık: Kim, bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın (haksız yere) bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur…” (Mâide Suresi, 32)

    “İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen, en güzel olan bir tarzda (kötülüğü) uzaklaştır; o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost(un) oluvermiştir. Buna sabredenlerden başkası kavuşturulamaz. Ve buna, büyük bir pay sahibi olanlardan başkası da kavuşturulamaz.” (Fussilet Suresi 34-35)

    “Onlar, bollukta da darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanları affedenlerdir. Allah, muhsinleri/iyilik yapanları sever.” (Âl-i İmrân Suresi, 134)

    “Onların mallarında dilenip isteyen ve mahrum olan için de bir hak vardı.” (Zariyat Suresi, 19)

    Bugün, bilimden istifade edilerek üretilen silahlarla masum insanlar öldürülüyor. Amaç para kazanmak ve çıkar ise, bu silahlar satılarak çok büyük paralar zaten kazanılıyor. Amaç para kazanmak ve çıkar ise, yine bilimin ortaya koyduğu bazı verilerden istifade edilerek geliştirilen fabrikalarda, insanları bağımlı yapıp mahveden sigaralar çok daha hızlı üretilerek para kazanılıyor. Silah ve sigara dışındaki örnekleri vermeyi size bırakıyorum.

    Kazanç elde etmek için sadece yararlı olanı üretmek gerekli değil. Bilim de bize, neden insanlar için sadece yararlı olanı üretmemiz gerektiğini söylemiyor; onu söyleyen, bilimden farklı bir kaynak.

    Yeterli parası olanlar, şimdi bilimin getirdiği teknoloji sayesinde şahane bir cep telefonu kullanıyor diye Afrika’daki insanlar her gün parti yapmıyor; Onlar, kaynakları yetersiz olduğu için veya yetenekleri olmadığı için değil, “medeni” denilenlerin teknolojiden de yararlanarak yaptıkları sömürüler yüzünden ölüyorlar.

    Bilimin insanlara faydalı olmasını sağlayan şey, bilimin kendisi değildir; ahlaktır. Kişinin her şartta güzel ahlaklı olmasını emreden ise dindir (İslam).

    Bu konuyu anlatmak için hazırladığım video burada; youtube.com/watch?v=VPxCAi_xT6I

    Onur Mustafa Ezber